Dario FO – Tecavüz Tiradı

Dario FO – Tecavüz Tiradı

KONSERVATUAR OYUNCULUK EĞİTİMİ PARÇASI

Oyun Adı: Tecavüz
Yazar: Dario FO
Çevirmen: Fisun DEMİREL

 

TECAVÜZ TİRADI

Radyo çalıyor. Ama onu biraz sonra duyuyorum. Biraz sonra fark ediyorum birinin şarkı söylediğini. Evet, radyo. Hafif müzik.

Bir diz, arkamda duran biri bir ayağını sırtıma diğerini yere dayamış duruyor sanki. Elleriyle benimkileri tutuyor sıkıca, büküyor onları. Olanlardan hiçbir şey anlayamıyorum. Aklımı, sesimi, konuşma gücümü yitirmek üzereymişim gibi bir korkuya kapılıyorum. Her şeyi inanılmayacak kadar yavaş kavrıyorum… Tanrım, kafam çok karışık. Bu kamyona nasıl bindim ben? Adamlar iteklerken, birbiri ardınca kendim mi attım adımlarımı? Yoksa beni onlar mı kaldırıp koydular içeri? Bilmiyorum.

Kaburgalarıma böyle gürültüyle vuran kalbim yüzünden düşünemiyorum. Kafam, bu korkunç vuruşlara ve sol elimin gitgide daha dayanılmaz hale gelen acısına takılı.

Şimdi arkamdaki dizini sırtıma bastırmayı bıraktı. Daha rahat yerleşti. Beni arkamdan bacaklarıyla sararak oturuyor şimdi… Neden beni çok sıkıyorlar? Kıpırdamıyorum, bağırmıyorum, sesim gitmiş. Neler olup bittiğini anlamıyorum. Neden radyo açık? Neden müzik çalıyor? Şimdi neden kıstılar? Belki de bağırmadığım içindir.

Beni tutandan başka üç adam daha var. Onlara bakıyorum: Pek ışık da yok burada… Geniş bir yerde yok… Belki bu yüzden beni yan oturur halde tutuyorlar. Sakin görünüyorlar. Güvenli. Ne yapıyorlar? Sigara yakıyorlar. O da ne? içecekler mi? Şimdi mi? Neden beni böyle tutup sigara içecekler? Bir şeylere hazırlandıklarını hissediyorum… Derin bir soluk alıyorum… Birkaç kez daha. Hayır beynimdeki bulanıklığı gidermiyor bu. Anlamıyorum. Yalnızca korkuyorum.

Biri yaklaşıyor, diğeri önümde diz çöküyor. Üçüncüsü soluma, dördüncüsü sağıma oturuyor. Sigaralarının kırmızılığını görüyorum. Kuvvetle üflüyorlar. Çok yakınımdalar. Evet, bir şeyler olacak gibi…

Beni arkadan tutan kaslarını geriyor… Onu gövdemin çevresinde hissedebiliyorum. Önümde diz çökmüş olan, bacaklarımı iyice açtı. Onların arasına yerleşiyor. Aralarında görüşülmüş gibi kararlı bir hareket yaptı, çünkü arkamdaki bacaklarını beni öyle tutmak istercesine, bacaklarımın üzerine dayadı. Ayağımda pantolonum var. Neden üstümde pantolon varken bacaklarımı ayırıyorlar? Çıplaklıktan daha çok rahatsız ediyor bu beni!

Önce ne olduğunu hissedemediğim başka bir şey, aklımı bu duygulardan çeliyor. Sağ göğsümün üstünde, önce hafif, sonra güçlü, daha sonra dayanılmaz hale gelen bir sıcaklık. Keskin bir yanma acısı. Sigaralar… insan böyle bir durumda ne yapmalı diye düşünürken buluyorum kendimi. Hiçbir şey yapabilecek durumda değilim. Konuşamıyorum, ağlayamıyorum bile. Kendi dışına fırlatılmış, daracık bir pencereden, korkunç bir şeyleri seyrettiriliyor gibiyim.

Süveterimi delip tenime değen sigaralar… Yanık yün kokusu onları rahatsız etmiş gibi görünüyor: Bir jiletle süveterimi enlemesine kesiyorlar. Sonra sutyenimi… Bile bile tenimi de kesiyorlar… Doktor raporuna göre 4 santimlik bir kesik. Bacaklarımın arasında duran, göğüslerimi avuçluyor. Yanıklarımın üzerinde kavuran bir soğukluk hissettim… Beni arkadan tutan heyecanlanıyor, bana sırtımdan sürtünmeye başladığını hissediyorum. Pantolonumun fermuarını açıyorlar ve dördü birden çıkarmaya uğraşıyorlar: Bacaklarımın arasında duran şimdi içime girmeye çalışıyor. Midem bulanıyor. Sakin ol, sakin olmalıyım…

“Kıpırda orospu, tat ver bana”.

Sadece şarkının sözlerini işitmeye çalışıyorum. Kalbim yerinden çıkacak gibi, şaşkınlığımdan kurtulmak istemiyorum. Neler olduğunu anlamak istemiyorum. Hiçbir sözü anlamıyorum… Hiçbir dili anlamıyorum…

Bir sigara daha: “Kıpırda orospu”.

Taş gibiyim. Bir sonraki içime girdi şimdi. Bunun hareketleri daha da kararlı. Korkunç bir acı duyuyorum…

“Kıpırda orospu!”

Süveterimi kestikleri jilet birkaç defa yüzümde dolaştı. Beni kesip kesmediğini hissetmiyorum.

Şimdi sıra üçüncüde. “Kıpırda orospu. Beni zevklendir”

Kanım yanaklarımdan kulaklarıma doğru yayılıyor. Bu hayvanların gövdemde haz duyduklarını hissetmek korkunç.

“Ölüyorum” diyebiliyorum, “Ben kalp hastasıyım”

İnanıyorlar, inanmıyorlar, tartışıyorlar. “Atalım şunu, hayır, evet…”

Biri suratına bir tokat yiyor. Enseme bir sigara bastırıyorlar. Öyle kuvvetli bastırıyorlar ki, sönüyor. Sanırım o zaman bayılıyorum.

Sokaktayım. Sol elimle açık olan göğsümü örtmeye çalışıyorum. Hava kararmak üzere. Neredeyim? Ağaçlar bitkiler, çimen. Bir parktayım. Kötüyüm… Bayılacak gibiyim… Tensel acıdan değil yalnızca, iğrenmeden aşağılanmadan… beynimdeki binlerce tükürükten… bacaklarımdan sızan spermlerden… Başımı bir ağaca yaslıyorum… Saçlarımda çok acıyor. Evet, beni tutmak için saçlarımı çektiler…

Elimi yüzümde dolaştırıyorum: Kan içinde. Ceketimin yakalarını kaldırıyorum. Dönüyorum, yürüyorum… Farkına varmadan bir polis karakolunun önünde olduğumu görüyorum. Binanın duvarına yaslanıp, kapı girişine bakıyorum. İçeri girersem nelerle karşılaşacağımı düşünüyorum. Sorularını duymak. Yüzlerini görmek… Sırıtmalarını… Düşünüyorum ve tekrar düşünüyorum. Sonra karar veriyorum. Eve döneceğim. Şikâyet için yarın başvuracağım.

Web Tasarım